Basketbol ve Bize Öğrettikleri

Burada basketbolu ve bize öğrettiklerini gözlemleyeceğiz…

***TayfunGozunden***

Fenerbahçe Nasıl Kendi Basketbol Kültürünü Yarattı?

Merhaba;

Bu akşam gittiğim Fenerbahçe – Pınar Karşıyaka basketbol maçından da ilham alarak Fenerbahçe’nin nasıl bir basketbol kültürü yarattığını hep beraber inceleyelim istiyorum.

Hazır mısınız? Başlıyoruz…

Aslında basketbol Fenerbahçe’ye hiçte uzak olmayan bir spor dalı. Öyle Efes Pilsen (Anadolu Efes) falan gibi nispeten geç bir tarihte (1976 yılında Kadıköyspor’un devir alınması ile kurulmuştur) kurulmuş da değildir.

Resmi olarak bakıldığında Fenerbahçe Basketbol Şubesi 1913 yılında kurulmuştur. I. Dünya savaşı ve Kurtuluş Savaşı hatta hatta II. Dünya savaşı yüzünden faaliyetleri sekteye uğradığı için kesintisiz olarak tam anlamıyla faaliyetlerine 1944 yılında başlayabilmiştir.

Bu tarihte Muhtar Sencer ve Cem Atabeyoğlu’nun girişimleriyle faaliyetlerine başlayan kulüp 1944 yılından bu yana Türkiye Basketbol Liginde çok büyük başarılar elde ederek; Avrupa liglerinde de ülkemizi başarılı bir şekilde temsil etmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Türk Basketbolunun uluslararası arenaya taşınmasına diğer kulüplerimizle beraber (özellikle Anadolu Efes ve daha sonra kapanan Eczacıbaşı, Paşabahçe ve Ülker Spor) büyük katkıda bulunmuştur.

Burada önemli bir parantez açayım. Bu dönemde anlatılan efsane olaylarda vardır. Mesela Can Bartu’nun bir dönem hem Fenerbahçe Futbol A takım hem de Fenerbahçe Basketbol takımında oynaması gibi..

Bu konuda en güzel anlatımı detaylı araştırmasını değerli yorumlarıyla birleştiren Sayın Ateş Bakan’ın 25.01.2017 tarihli aşağıdaki yazısında bulabilirsiniz.

http://www.hurriyet.com.tr/sporarena/yazarlar/ates-bakan/bartunun-formasini-asalim-oraya-40345324

Bizim aileyi o kadar etkileyen bir olaydır ki bu oğlum Doruk 7 yaşında 1 ay farkla Fenerbahçe Futbol okuluna kayıt olamayıp benim zorlamamla basketbol a başlayınca bana büyük bir hırsla söylediği ilk cümle şu olmuştu.

“Baba, şu anda basketbol a başladığım için futbolu unuttuğumu sanma. Göreceksin CAN BARTU gibi Fenerbahçe de hem basketbol hem futbol takımında oynayacağım!!”

Çekirdekten fanatik yetiştirmişiz işte naaparsınn 😁😁😁

Buraya kadar yazdıklarım tüm bloglar’da veya kulüp tarihinde bulabileceğiniz bilgiler… Bundan sonra anlatacaklarım ise benim şahsen yaşayarak bir basketbol sevdalısı ve iyi bir Fenerbahçeli olarak tecrübe ettiğim olaylar.

Şöyle bir tarihi geri sararsak Fenerbahçe’nin basketbola karşı en ciddi yatırımı bence 1985 yılında o dönemin ünlü ve yenilmez takımı Paul Dawkins ve Michael Scearce lü Galatasaray’ı yenmek için yapılmıştır.

Ezeli rekabette geri kalmak istemeyen Fenerbahçe o dönem iyi bir yatırım ile 1984-1988 yıllarını;

  • Ali Limoncuoğlu (Aliço)
  • Hakan Artış
  • Necdet Ronabar
  • Kemal Dinçer
  • Efe Aydan
  • Can Ataman
  • Erman Kunter
  • Calvin Roberts
  • Jay Triano
  • Pete Williams

gibi oyuncularla göreceli iyi ve değerli kadrolar kurarak geçirmesine rağmen tarihindeki ilk şampiyonluğu almak için 1990-1991 sezonunu beklemek zorunda kalmıştı. O sezon final serisinde TOFAŞ SAS karşısında ölüp ölüp dirildiğimiz maçlar sonunda ilk şampiyonluk gelmişti.

“Hala Aliço’nun şampiyonluk maçı sonrası fileyi yanlış hatırlamıyorsam Can Sonat’ın sırtında kesmesi gözümün önündedir!”

Yeri gelmişken o ilk şampiyonluğu kazanan kadroyu burada saygı ile anarak, yazmak isterim.

(Aliço, Hakan Artış, Kemal Dinçer, Levent Topsakal, Hüsnü Çakırgil, Ferhat Oktay, ADAMIM Larry Richards, genç Güray Kanan ve Cenk Gürsoy, Can Sonat,Ömer Lakay, Bülent Tacettin)

Şampiyonluk geldi ama devamlılık ve istikrar geldi mi? Konu Fenerbahçe olunca ne yazıkki hayır, gelmedi.. İnişli çıkışlı sezonlar yaşadık hep beraber.

Kimi zaman iddalıydık ama bu sefer karşımızda sert kaya Efes Pilsen vardı, kimi zaman benimde içinde bulunduğum bir avuç taraftara karşı oynanarak bitirilen sezonlar vardı.

Genç ve hırslı, yetenekli yıldızımız İbrahim Kutluay vardı evet ama yetmiyordu. O da zaten daha sonra Efes Pilsen de 1 yıl oynayıp kariyerini Yunanistan’da devam ettirecekti ilerleyen yıllarda!!

Cefamız böyle sürüp gitti. Taaki 2006-2007 sezonuna kadar. Kulübümüzün 100. yılının yaşanacağı o sezon öncesi ÜlkerSpor basketbol faaliyetlerini Fenerbahçe ile birleşmek üzere sonlandırmış ve ÜlkerSpor da oynayan önemli oyuncular Fenerbahçe çatısı altında toplanmıştı.

Kimler mi? Ömer Onan, Mirsad Türkcan, genç Oğuz Savaş, İbrahim Kutluay, Damir Mrsiç, Willie Solomon, Kasbars Kambala, genç Semih Erden, genç Hakan Demirel, Rasim Başak, hatta Zeki Gülay ve Can Maxim Mutaf

Koç ise efsanevi adam Türkiye tarihinde ilk defa kulüpler bazında Efes Pilsen’e Koraç Kupasını kazandıran A milli takımımızı 2001 Avrupa şampiyonasında 2.inciliğe taşıyan Aydın Örs olmuştu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sonuç: Aydın Örs, Tanjeviç, Neven Spahija, Pianigiani-Ertuğrul Erdoğan önderliğinde 7 sezonda elde edilen 4 şampiyonluk. Harika dönemlerdi ama hala bişeyler eksikti. Salonlarda futbolda olduğu gibi seyirciyle takım derin bir bağ kuramıyordu sanki.

Bir basketbol kültürümüz oluşmamıştı. Ülker sponsorluğu ile kendi salonumuza kavuşmuştuk ama orayı Saraçoğlu gibi bir mabede çeviremiyorduk bir türlü.

Türkiye ligi şampiyonlukları vardı ama hala Euroleague maçlarında bazı maçlarda resmen DAĞILIYORDUK.

“Asla ve asla unutamayacağım kendi sahamızda Barcelona’dan 40 sayı fark yediğimiz bir maç vardı mesela. Takım resmen maçı bırakmıştı, anlatamam size adamını bırakanlar setleri dinlemeyip antremanda gibi sokakta gibi basketbol oynayan bir takım vardı o gün sahada. Rezaletti.”

2013-2014 sezonundan itibaren yönetimimiz Koç Zeljko Obradoviç ile anlaşınca herşey değişti. Başta anlayamadığımız acayip noktalara parmak basan bir koçumuz vardı.

Belli ki bir yapı kurmaya çalışıyordu. Her seferinde bir tuğla koyarak devamlı bir üst seviyeye çıkarıyordu bizi. Bunu zamanla anlamaya başlamıştık.

Yanlış anlamayın sadece sahadaki sonuçlardan bahsetmiyorum. Hem saha içi hem saha dışında bize o bir önceki yazımda bahsettiğim Balkanlar daki basketbol kültürünü, ahlakını hem de damardan aşılıyordu.

Önceki yazıma buradan ulaşabilirsiniz..

http://tayfungozunden.com/avrupa-basketbol/avrupa-basketbolunda-yeni-ufuk-acan-adam-drazen-petrovic/.html

Eğri oturup doğru konuşalım. Hepimiz yani tüm seyirciler Obradoviç sayesinde basketbolun farklı yüzünü öğrendik.

Maçları futbol maçlarını izler gibi izlememeyi, nerede ne dozda tepki vereceğimizi, ne zaman bağırıp, ne zaman sessiz kalacağımızı, basketbolun yıldız bir kişi etrafında değil takım olarak oynandığını öğretti hepimize.

Ben kendi adıma onun sayesinde bu düzeye ulaştığım için Coach Zeljko Obradoviç’e yürekten teşekkür ediyorum. Biraz da bu yüzden yani kendisine tribünde bulunarak teşekkür etmek istediğim için kendimi zorlayarak Pınar Karşıyaka maçına gittim.

Not:Bazı şeyler hiç değişmiyor. Yine ve hala Mehmet Keseratar yönetiyordu maçları!!!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ne yazıkki, kopuk kopuk oynadığımız bir maç oldu. Ama olsun işte yukarda anlatmaya çalıştığım bu kültür bu birliktelik ve elbette Zeljko’nun sarsılmaz otoritesiyle bu maçı 80-72 kazandık.

Emin olun eskiden olsa bu maçı sinir ve stres harbi içerisinde en az 10 sayı ile kaybederdik.

 

 

 

 

 

 

Bu arada maçın adamı ise bu beyefendiydi…!!! Big fighter Mr. Jaw!!!

Sırp Savaşçı – Kaliniç

Evet artik o eksik parça da tamamlandi bence. Rahatlikla basketbol geleneginden bahsedebiliriz artik Fenerbahce’de. Ne mutlu bizlere ki artık Fenerbahçe Spor Kulübününde sarsılmaz ve yıkılmaz sağlam bir basketbol kültürü var.

İşte bu adam sayesinde…👇🏾👇🏾👇🏾

 

 

 

 

 

Can-ı gönülden diyorumki darısı diğer kulüplerimizin başına….

Sevgiler

Tayfun K.

 

  • Leave a Comment